Şiirlerin Bilinmeyen Hikayeleri

Bir çoğumuz şiirleri veya hikayeleri sadece okuyup geçmekteyiz ancak hikayesini pek bilmemekteyiz. İşte şimdi öğrendiğinizde sizi şaşkına çevirecek 8 ayrı şairin 8 şiirinin hikayesi.


1) Özdemir Asaf - Lavinia

     Özdemir Asaf Lavinia’yı henüz üniversite yıllarında platonik olarak aşık olduğu kıza yazmıştır. Asaf bu değerli dizeleri bir şiir yarışmasına göndermeye karar verir. Katıldığı yarışmada Asaf şiiri büyük beğeni toplar ve yarışmayı kazanır. Bir söylentiye göre Özdemir Asaf şiiri okurken aşık olduğu kız da salondadır ve şiirin okunma esnasında salondan ayrılır. Asaf bu duruma hayli içlenir ve asla duygularını aşikar etmez. Peki ya kimdir Lavinia? Elbette aşık olduğu kızın adı Lavinia değildir dizelerden de anlaşılacağı üzere. Uğruna şiir yazılan bu kadın Mevhibe Beyat’tan başkası değildir. Mevhibe hanım ise İlhan Selçuk’a aşıktır. Yalnız İlhan Selçuk ’’gönülden gönüle” dolaştığı için belki de doğru bir aday olmayacaktır Mevhibe Hanım için. Bunun üzerine bu kez Öztürk Serengil ile evlenir. Bu evlilik de kısa sürer. Daha sonra fotoğrafçı Muhlis Hasa ile evlenen Mevhibe Beyat 11 Eylül 2007’de vefat eder.  Sonuç olarak belki de hiçbir zaman kendisine yazıldığını öğrenemedi Mevhibe Beyat. Belki de Özdemir Asaf böyle istemişti.


2) Yahya Kemal - Sessiz Gemi

    Yahya Kemal'in bu şiiri ölüm üzerine yazıldığı düşünülse de aslında gerçek farklıdır. Yahya Kemal bu şiirini ölümsüz aşkı Nazım Hikmet'in annesi Celile Hanım için yazmıştır. Buyrun hikayesine bakalım isterseniz;

Yahya Kemal Nazım Hikmet’in hocasıdır. Celile Hanım’la Hikmet Bey (Nazım’ın babası) arasında büyük bir geçimsizlik başlamış ve birbirinden uzaklaşmışlar. Celile hanım böyle bir zamanda tanışır oğlunun hocasıyla. Zaten dillerdedir Celile hanımın güzelliği. Bir aşk başlamış ki aralarında, sonrasında Celile, bu aşkı evliliğe taşımak için ilk adımı atmış ve kocasından boşanmış. Hocası ve annesi arasındaki ilişkiyi duyan Nazım Hikmet bir kâğıda şunları yazarak Yahya Kemal’in cebine koymuş:
“Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz” Nazım’ın bu tepkisi Yahya Kemal ile Celile’nin aşkını engelleyememiştir. Ama Yahya Kemal hep evlilikten kaçmış, hem Celile’yi deliler gibi kıskanıyor ve hem de evliliğe yanaşmıyordu. Celile yazları Ada’ya gider, Yahya Kemal de sürekli onun yakınlarında otururmuş…Celile’ye olan duygularını bir yazısında şöyle özetlemişti:
“1916 Sonbahar’ında Nişantaşı’ndaki evini düzenlemek için İstanbul’a iniyordu. Ben müthiş muzdariptim. Artık vapur giderken iskeleden mendil sallamalar, ağlamalar… O gidinceye kadar Ada dopdolu idi, gider gitmez boşalıverdi ‘Sessiz Gemi’, Yahya Kemal’in aşkı, Celile hanımın adadan gemiyle uzaklaşırken yaşadığı çaresizliği anlatır.


3) Nazım Hikmet - Ceviz Ağacı


    Cem Karaca'nın sesinden dinlediğimiz ''Ceviz Ağacı'' şarkısı aslında Nazım Hikmet'in şiiridir. Şimdi de hikayesini görelim;

Nazım Hikmet, Gülhane parkındaki bir ceviz ağacının altında hepimizin bildiği büyük aşkı Piraye  ile buluşmak üzere randevulaşır. Buluşacakları gün gülhane parkına gider ve ceviz ağacının altında beklemeye başlar, tam bu sırada polisler orada devriyeye çıkmıştır. O dönemlerde Nazım Hikmet arananlar listesinde olduğu icin polislerden gizlenmek durumunda kalır ve bu ceviz ağacına çıkar. Nazim Hikmet ağacın tepesindeyken biricik sevgilisi Piraye gelip her şeyden habersiz ceviz ağacının altında beklemeye başlar. Polislerden dolayı aşağıya seslenemez ve çaresiz çıkarır kalemi, kağıdı ceviz ağacının tepesinde bu şiiri yazar.


4) Cemal Süreya - Üvercinka

     Cemal Süreya eşi Seniha hamile iken genç bir kızla tanışır ve aralarında bir aşk başlar. Bu genç kızın ne adını bilen ne de yüzünü gören kimse olmayacaktır. Süreya’nın hayatındaki bu sır, Türk Şiirinin en güzel ve gizemli şiirlerinden birini ortaya çıkaracak Süreya’ya da şöhreti getirecektir.
Yalnız Süreya bir karar vermek durumunda kalır, eşi Seniha çocuklarını doğurmak üzeredir ve Süreya kararını verir Üvercinka ile ayrılık kararı alırken bir Ağustos günü şu satırlar dökülür dizelere:
“acıların adını, ağustos koymalılar…”
Söz konusu kızın Afrikalı olduğunu söyleyenler de vardır. Şiirde geçen sıkça Afrika geçse de bunun doğruluğunu asla bilemeyeceğiz.

5) Sezai Karakoç - Mona Rosa

   Sezai Karakoç, Mülkiye’de öğrenciyken aynı okulda okuyan Muazzez Akkaya’ya duyduğu aşkı bu 14 kıtalık şiirde anlatmıştır. Şiirin öyküsü yaklaşık 50 yıl sonra gün yüzüne çıkıyor. Muazzez hanım, bu aşkı bildiğini söylerken aynı okulda okuyan Cemal Süreya’nın da kendisine aşk şiirleri yazdığını itiraf etti. Şiiri okuyan okuyucularımız kıta başlarındaki harfleri birleştirdiğinde zaten her şey ortaya dökülüyor. Şiirin dizlerinde ise bu karşılıksız aşkı, hasreti ve sitemi net bir şekilde görebiliyoruz.

Mona roza siyah güler ak güller
Geyve’nin gülleri beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah senin yüzünden kana batacak
Mona roza siyah güller ak güller
                     ...


6) Attila İlhan - Ben Sana Mecburum

    Şair, bir kadına şiddetli bir tutkuyla bağlanmış, ama bir süre araya bir ayrılık girmiştir. Bir dargınlık, soğukluk ya da mecburiyetlerden kaynaklanan bir ayrılık süresi yaşanır. Bu süre içinde şair, sevgilisinden kopamamış, onu unutamamış, tam tersine ona olan bağlılığı daha da artmıştır. Sürekli onu düşünmektedir. Mevsim sonbahar, vakit akşamdır ve şair, İstanbul cadde ve sokaklarında hayali, gönlü, kafası sevgilisi ile dolu bir hâlde dolaşmaktadır. Yağmurlu bir hava vardır ve şair, bu ortamda romantik bir duygusallık içinde sevgilinin hayaliyle doludur. Sevmenin, âşık olmanın sonra evlenmenin değişik boyutlarını kendi kendine irdelemektedir. Fatih sokaklarında dolaşırken bir evden gelen gramofondaki şarkı sesi, onun duygusal atmosferine denk gelmiş ve şair durup onu dinlemek istemiştir. Bu arada sevgilisine ilişkin düşünce ve planlamalarından da söz eder. Ne yapsa, ne etse, nereye gitse onsuz olamayacağını, yapamayacağını sabit bir fikir hâlinde tekrarlar. Bu arada hayaline kopuk kopuk, dağınık çağrışımlar gelmektedir. Bir ara sevgilisinin çocukluğunu, şimdi neler yapmakta olduğunu hayal eder. Sonra ilerde evlenip birlikte olduklarında kendilerini nasıl bir hayatın beklediğini düşünür. Bu hayallerini de akıllara kazınan ''Ben Sana Mecburum'' isimli şiiriyle kaleme almıştır.


7) Bedir Rahmi Eyüboğlu - Karadut

    Mari Gerekmezyan, Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’ne misafir öğrenci olarak gelmiştir ve aralarında bir aşk başlar. Bedri Rahmi’nin bir büstünü yaptı. Bedri Rahmi de birçok portresiyle ona yazılmış şiirlerle cevap verdi. Mari Gerekmezyan 1946’da menenjit-tüberküloza yakalandı. 2. Dünya Savaşı yeni bitmişti, ilaçlar çok pahalıydı. Bedri Rahmi birçok tablosunu sattıysa da Mari’yi kurtaramadı. Mari'nin ölümü ile o dönem içkiye başladı. 1949’da Büyük Kulüp’te bu şiiri okurken ağlamaya başladı. Bunun üzerine eşi Eren Eyüpoğlu evi terk edip Fransa’da yaşamaya başladı. Daha sonra eşi ve çocuğunun yanına döndü, ama bunu hiç unutmadı.


8) Turgut Uyar - Burası Bir Yangın

    Bu şiirin hikayesini birçok okuyucumuz duymuştur aslında ancak bir kez daha biz bahsedelim dedik. 
      Cemal Süreya, Edip Cansever ve Turgut Uyar'a sayısız aşk şiirleri yazdıran kadın Tomris Uyar. Soyadından da tahmin edebileceğiniz gibi bir çok çapkın şairimiz şiirler yazsa da Turgut Uyar'ın eşidir Tomris Uyar. Turgut Uyar'ın bu büyük aşkı kelimelere yetmeyecek kadar büyüktür isterseniz Tomris'e yazdığı şiirinin bir kesitini inceleyelim;

Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile..
Seni ben geçerken,
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu ”O” geçiyordur.
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
Tomris ise böyle anlatırdı Turgut Uyar'ı; "Turgut, her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; ben de hiçbir rekabetin söz konusu olmadığı bir alanda, boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım."

Yorumlar

Yorum Gönder